Siyasi düşüncelerin mahkumiyeti | Gül Güzel

Herkes doğuştan suçlu olduğumuza inanıyor!

Siyasi gündemin başta Avrupa, Asya, ABD’de olmak üzere imha savaşlarına dönüştüğü bir süreç bütün yaşamımıza hükmediyor. Bu soykırım, soygun, talan, işgal savaşlarının hakim olduğu ortamlarda en çok mağdur edilen toplumlardan biri olan Kürt halkının verdiği kimlik mücadelesi bedelleri de o denli ağır oluyor. O yüzden yalnız Türkiye’de, 31 Ocak 2023 tarihli verilere göre Cezaevlerinde 348 bin 265 mahkum/tutuklu bulunuyor. Ancak bu sayı 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, kendi toprakları üzerinde, kendini yönetmek isteyip, seçimlerde kendi adaylarına oy verenlerin tutuklanmasını da eklersek, 40-50 bin kişiyi daha ekleyebiliriz. Böyle düşünürken, ferdi olduğum ve kendimin de kimlik mücadelemin büyük bedellerini vermek zorunda kaldığımı belirtmek istiyorum. Daha geniş bir düşünme, değerlendirmeye girdiğimde ise aklıma, siyasi tutum, kimlik ve bundan kaynaklı mücadelelerinin yüzyıllardır ağır şekilde bedelini ödeyen siyasi tutsaklar/mahkumlar geldi. Aynen Hamburg Cezaevinde tutuklu bulunan Kenan Ayas gibi…Siyasi duruşundan dolayı, Almanya’nın talebi üzerine Kıbrıs’ta tutuklanıp getirilen Ayas, hala Hamburg Cezaevinde tutuluyor ve kendisinden gelen mektuplara yansıyan bilgeliğini de bu vesileyle siz okurlarımızla orijinal haliyle paylaşmak istedim.

Merthaba Değerli Gül Abla, 26.05.2024

Mektubunu bu sefer biraz daha erken aldım. Uzun bir mektup olmasına rağmen bürolarda fazla bekletilmemiş anlaşılan. Öncelikle duyarlılığın için ne kadar teşekkür etsem azdır. Tarihi bir mektup olmuş. Daha doğrusu sanki insanlara Kafka’dan. Rosa Luxemburg’dan, Hüseyin Çelebi’den mektup aldım desem inanmazlar. Tekrardan bu değerli insanları hatırlatıp anmama vesile olduğun için minnettarım.

Kafka konusunda kast ettiğin Aydın, entelektuel duyarlılığıydı. Daha doğrusu Emila Zola’yı arıyorum. Sen de çok iyi bilirsin. Fransa tarihinde ‘’Dreyfus Davası’’ olarak bilinen önemli bir dava vardır. Üçüncü Cumhuriyetçilerin iktidarda olduğu dönemde yaşanır. Fransa’da yaşayan Yahudiler Anti-Semitiklerin yani Fransız milliyetçilerin hedefi olurlar. Dreyfus 1894 yılında,’’Fransa ordusuna ait gizli bazı belge ve bilgileri Almanya’ya bildirmekle’’ suçlanır ve rütbeleri sökülerek Şeytan Adasında zindana atılır. Fransa gizli servisi araştırmasına neden olan imzasız mektuptaki el yazısının binbaşı Ferdinand Walstein Esterholzer’a ait olduğunu açığa çıkarır. Bu gelişme üzerine Dreyfus davası yeniden görülür. Genelkurmayın açtığı bu davada binbaşı Esterholz oybirliği ile beraat eder.

Beraat kararının ertesi günü Emile Zola Fransa Cumhurbaşkanına bir açık mektup yazar,’’Susmuyorum’’başlığını taşıyan mektup L’Aureon gazetesinde yayınlanır. Mektubu Fransa’da büyük yankı uyandırır. Velhasıl büyük gelişmelere yol açar.

Biz Kürtler bu ülkede sahipleneni, savunanları olmayan bir halk olduğumuz için Emila Zola’lar zor çıkar. Herkes doğuştan suçlu olduğumuza inanıyor. Daha doğrusu biz daha doğmadan suçlu ilan edilmişiz. Onun için kimse bizim için, ’’Susmuyorum’’ demez.

Dünyada neredeyse yaşanan tüm soykırımlarla bir şekilde yüzleşildi. Sen,’’üçüncü generasyon düzeyinde anmada yer aldım’’ diyorsun. Yüzleşme şurda kalsın soykırım daha bitmedi, devam ediyor. Yüzleşmekden ziyade soykırımı durdurun diyoruz. Bugün yaşadıklarımız dünde gizlidir. Dün Dersim’e karşı işlenen böyle suç bugün her tarafa karşı devrededir. Her yer Dersim olmalı. Dün mahkum olmadan ve yüzleşilmeden yarın kazanılamaz.

Tek cümlede güzel özetlemişsin,’’lemü-cümü asla yok artık’’ umudun tarifini sihirli bir cümleyşe yapmışsın. Büyük moral aldım. Seninle aynı fikirleri paylaşıyorum.

Durumum, moralim, sağlığım yerindedir. Merak edilecek bir durum yok. Nasılsın diye sormayacağım sade iyi ve moralli olduğun anlaşılıyor. Böyle kal.

Tekrardan herşey için çok teşekkür ediyorum. En içten duygularla sizleri selamlıyorum. Özgür bir ortamda buluşmak dileğiyle…

Kenan AYAS, Holstenglacis 3, 20355 Hamburg

Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 12.06.2024