Makaleler

Published on Haziran 28th, 2024

0

Şiir yoldaşımızdır | Temel Demirer


“Çünkü şiir mutluluğa değil, direnmeyedir!”[1]

Bertolt Brecht Temmuz 1937’de Madrid’deki konuşmasında, “Kültür halkın kolektif üretiminin ayrılmaz parçası ise; halkı ekmekten mahrum bırakan şiddet ile şiirden mahrum bırakan şiddetin aynı olması”na[2] dikkat çekerken; “Bu dünyada her daim hiçbir şeyi olmayanların yanında olacağım,” diye haykıran Federico García Lorca’nın faşistlerce katledildiğini anımsamayan var mı?

Faşistlerin şaire kastetmesi elbette “tesadüfi” değil. Çünkü şiir, ezilenlerin yoldaşıdır; “Nazik konuları açıklamanın en iyi yolu şiire başvurmaktı. Şiirler her duruma uyardı. Söylenilmek istenen şeyi çok dolaylı bir biçimde dile getirdikleri hâlde, ne anlatılmak istendiği anlaşılırdı,”[3] ifadesindeki üzere Elias Canetti’nin…

Tekrarda yarar var: Şiir önemlidir; Gassan Kanafani’nin, “Şiir, bir uçağı düşüremez ama pilotun kafasını karıştırabilir,” sözleriyle altını çizdiği gibi, etkisi müthiştir.

Tıpkı Ahmet Telli’nin, “İnsana en çok şiir yakışıyor./ Sonra yeryüzüne yağmur./ Gökyüzüne mavi”; Yannis Ritsos’un, “Şiire aşka ve ölüme inanıyorum diyor/ işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum./ Bir dize yazıyorum dünyayı yazıyorum;/ ben varım dünya var,” dizelerindeki üzere…

* * * * *

Siz bakmayın “Şiir öldü” zırvalarına; şimdilerde şiir her zamankinden daha da fazla önemli ve gerekli, şu her şeyin hızla çürü(tül)düğü devasa bir çöplüğe dönüştürülen coğrafyamızda, dünyamızda…

Kapitalizmin vicdani, ahlâkî, insanî değerleri ayaklar altına aldığı yabancılaş(tırıl)ma tablosunda Özdemir Asaf’ın deyişiyle “bütün renkler hızla kirleniyor”ken; direnme gücüdür şiir. Çünkü yaşamı savunan şairin yüreği attıkça dizelerinin öfkesi dinmez, üstüne yürür zulmün/ zalimin…

Sakın ola kimse şairin çabası beyhudedir demeye kalkışmasın; hayır böyle bir şey söz konusu olamaz! Şiir anlamını ve değerini tüm olumsuz dış koşulların tehdidine karşı, hayatı/ ezilenleri/ sevdayı savunarak korudu, koruyor, koruyacaktır da!

* * * * *

Şiir şiir; şair de şair olmaya devam ettikçe ya da Federico Fellini’nin, “Para ve şiir her yerde. Eksik olan şairler,” biçiminde tarif ettiği olumsuzluğa teslim olunmadıkça ne şiir ne de şair teslim alınamaz, diz çöktürülemez! Çünkü “Şairler, dünyayı hâlâ çocukların gözünden görebilen insanlardır,” Alphonse Daudet’nin hatırlattığı gibi…

Kolay mı?

John Berger’in, “Şiir kanayan yaraya seslenir”; Friedrich Nietzsche’nin, “Şiir sanatı ve şairlik gerçek düş yorumculuğundan ibarettir”;[4] Şerif Temurtaş’ın, “Bir şiir neye yarar bir aşk bir devrim değilse ruhumuzda depremler yaratan,”[5] notunu düştüğü hakikât açısından “Şiir bir eylem olanağı, ilerleme olanağı olmalıdır, çünkü şiir bütün pencerelerde, bütün ufuklarda şarkı söyler, yalana karşı gerçekliğin ve örnekliğin şarkısını söyler,”[6] söylemelidir de.

Çünkü şiir bir dünya görüşüdür, duruştur, gerçekle ilişkimizin bir biçimidir. Böyle olduğu için de insanlara yaşamları boyunca eşlik eden bir felsefedir.

Malum: “Felsefede şiire yer olduğu gibi, şiirde de felsefeye yer vardır. Şiiri felsefeyle birlikte düşünmek, okumak ve değerlendirmek, aynı zamanda insanı ve onun ortaya koyduğu kültürü de anlamak ve değerlendirmektir.”[7]

* * * * *

St. Thomas More’un, “Ve açlıktan ölen, soğukta titreyen, hastane kapılarında can veren bir insanın yazgısı ne denli acıysa; doğanın güzelliğinden, düşünceden, şiirden, müzikten haz duyamayan bir insanın yazgısı da o denli acıdır,” uyarısı eşliğinde; şiir belli bir tarih bilinci, geleceği devrimci idealler yönünde kurma ve de aşkı ve hayatı savunma mücadelesine anlam, değer katan direncin hafızasıdır.

Şiir insana yazılır, aşkı ve hayatı savunmak, yüceltmek, estetize etmek içindir. Şair de özgür/ muhalif duruşuyla her türlü riski göze alarak varlığını sürdürendir. İş bu nedenle  “Şiir ayıklanmış yaşantıdır” der Melih Cevdet Anday…

Özetle insan(lık)a sonsuz olanaklar sunup, direngen hayal gücünü besleyen şiir, başka bir dünyanın mümkün olduğu anlatır; insan olmak ve kalmak eylemine vicdani derinlikler katarken; hepimize şiirin atlası insanın atlası ve bu atlas bütün bir yeryüzü yoldaşlığı olduğunu hatırlatır.

Tıpkı Hasan Hüseyin Korkmazgil’in, “biliyorum/ matarada su/ torbada ekmek ve kemerde kurşun değil şiir/ ama yine de/ matarasında suyu/ torbasında ekmeği/ ve kemerinde kurşunu kalmamışları/ ayakta tutabilir// döner boşlukta/ belki bir şiir/ bir şiir kırıntısı/ çalar kapımızı umutsuz karanlıkta/ oklar yüreğimizi/ iğilir yaramıza/ dağıtır korkumuzu/ ve karşı tepelerden/ gürül gürül bir kalk borusu,” dizelerindeki gibi.

3 Haziran 2024 18:36:22, İstanbul

N O T L A R

[1] Turgut Uyar.

[2] Franco Fortini, “Sanatın Özerkliği: Şairin Devrimle İmtihanı”, 12 Mart 2020… https://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-sanatin-ozerkligi-sairin-devrimle-imtihani/5685

[3] Elias Canetti, Körleşme, çev: Ahmt Cemal, Payel Yay., 1981, s.74.

[4] Friedrich Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu, çev: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yay., 1994, s.18.

[5] Şerif Temurtaş, Edebiyatta İsyan, Somut Yay., 2023, s.17.

[6] Paul Éluard, Ozan ve Gölgesi, çev: Özdemir İnce, Adam Yay., 1974, s.46.

[7] Mustafa Günay, Şiire Felsefeyle Yönelmek, Çizgi Kitabevi, 2022.

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑